| | | | | | |

Sağlık Turizmi

KORONER ARTER HASTALIĞI RİSK FAKTÖRLERİ

Koroner arter hastalığı, diğer adı ile damar sertliği, çağımızın en önemli sağlık sorunlarından biri olup ülkemizde her yıl yüzbinlerce insanın hayatını kaybetmesine ve sakat kalmasına yol açmaktadır. Türkiye`de yaklaşık 2 milyon koroner kalp hastası bulunduğu ve bu hastaların da yılda 130 bininin hayatını kaybettiği bilinmektedir. Tüm ölüm nedenleri içinde koroner arter hastalığı ülkemizde %43 ile birinci sırada yer almaktadır. Koroner arter hastalığının bazı özellikleri taşıyan bireylerde taşımayanlara oranla çok sık görülmesi ve bu özelliklerin-ki bunlardan koroner arter hastalığı risk faktörleri olarak bahsedeceğiz- değiştirilmesi, ortadan kaldırılması ya da kontrol altına alınması ile hastalığın görülme sıklığının azaltılabildiğini bilmekteyiz. O halde, bu risk faktörlerinin toplum tarafından çok iyi anlaşılmasının bu hastalıkla savaşımızda bizlere çok büyük yardımı olacaktır.

Hastalığın başlangıcı aslında bizler doğmadan anne karnında olmaktadır. Anne karnında doğmamış bebeklerin atar damarlarında yağlı çizgilenme denilen hastalığın patolojik ilk belirtisi görülebilmektedir. Bu bilgi, damar sertliğinin bir yetişkin çağı hastalığı gibi algılanmaması gerekliliğini ve bebeklikten itibaren bir takım önlemlerin alınması zorunluluğunu gözler önüne sermektedir.

Hastalık damarın iç çeperini döşeyen katmanın altına yağ partiküllerinin beyaz küre denilen hücrelerce alınarak depolanması sonucu gelişmektedir. Bu süreç ilerledikçe damar lümeni gderek daralmakta ve göğüs ağrısı hatta kalp krizi şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Ancak hastalığın bu evresi son evredir ve bu noktadan itibaren yapılacak şeyler ilgili damar ya da damarların açılması ve sonrasında açık tutulması çabalarıdır. Önemli olan ve asıl önem verilmesi gereken bu son noktaya varılmadan hastalıkla mücadeledir.

Risk faktörleri: 1. Sigara kullanımı 2. Hipertansiyon 3. Yüksek kolesterol 4. Şeker hastalığı 5. Hareketsiz yaşam tarzı, 6. Ailede koroner arter hastalığı varlığı (kalıtım), 7. Yaş ve cinsiyet. Bu risk faktörlerinden yaş, cinsiyet ve kalıtım değiştirilebilir faktörler değildir. Geri kalan başta sigara kullanımı, hipertansiyon, yüksek kolesterol, hareketsiz yaşam tarzı ve şeker hastalığı değiştirilebilir veya en azından kontrol altına alınabilen risk faktörleridir.

Sigara hiç başlanmamalı hatta sigara içilen yerlerde durulmamalıdır. Zira sigara dumanı içinde bir takım maddeler damar içini döşeyen ve “endotel” denilen damarın genişleme ve büzülmesi ile damar içine pıhtı oturmasını önleyen hücreleri bozmaktadır. Sigara kullanan kişilerin sigarayı bırakmak için her yolu denemeleri gerekmektedir. Kişisel gözlemim; sigara azaltılarak bırakılamamaktadır. Ani bir şekilde, tamamen sigara içimini durduran hastalarda ki bu yol zor olmakla birlikte çok daha fazla başarı sağlanmaktadır.

Kan basıncı yüksekliğinin nedeni çoğu hastada saptanamaz. Sadece %5’lik bir hasta grubunda hipertansiyon nedeni saptanıp hastalık ortadan kaldırılabilir. O halde %95’lik hasta grubunun bu hastalıkla yaşamasını ve baş etemesini öğrenmesi gereklidir. Kan basıncının optimal değeri 12/8 cmHg dır. Elektronik cihazlarda bu değer mmHg cinsinden 120/80 mmHg şeklinde okunur. Kan basıncınız 10 dakikalık dinlenme periyodunun ardından ölçülmelidir. 140/90 mmHg değeri ve üzerindeki ölçümler yüksek kan basıncı ya da hipertansiyon olarak değerlendirilmelidir. Kan basıncı için hedef değer 120/80 mmHg dır. Bu değer şeker hastaları için 110/70 mmHg dır. Hipertansiyon tanısı konulan hastaların mutlaka uyması gereken kurallar vardır. Bunlar; tuz alımının kısıtlanması, düzenli aerobik türde egzersiz yapılması, fazla kilolardak kurtulmak, mümkün oluğunca stres veren ortamlardan kaçınılması gerekirse stres azatlımı için psikiatrik destek alınmalıdır. İlaç tedavisi almakta olan hastaların haftada birkaç defa kan basınçlarını evde takip etmeleri ve kan basıncı hedef değerlerin sağlandığından emin olmaları gereklidir. 6 ayda bir defa doktorlarına görünmeleri gereklidir. Hedef değerlere ulaşılamaması durumunda doktorlarına başvurmaları gereklidir.

Kan şekeri yüksekliği yani şeker hastalığı damar yapısını fonksiyonlarını hızlı ve geri dönülmez bir şekilde bozan en önemli koroner arter hastalığı risk faktörüdür. Hatta şeker hastası olan birisi artık kalp hastası olarak kabul edilerek tedavi edilmelidir. Bu hastaların kan şeker kontrolü için mutlaka dahiliye veya bir endokrinolog tarafından takip edilmesi gereklidir. Belirli aralıklarla doktorlarına gitmeleri, evlerinde belli aralıklarla kan şekerini hastaların kendileri tarafından ölçülerek hedef değerler içinde olup olmadıklarından emin olmaları gereklidir. Doktorlarının önerdiği kadar kalori tüketmeleri ve verilen ilaçların belirli saatlerde düzenli alınması, düzenli egzersiz programı başlanması hastalığın kontrol altında tutulması açısından çok önemli noktalardır. Beslenme düzeni ve kalori değerlerinin öğrenilmesi açısından düzenli bir şekilde bir diyetisyenle görüşmeniz uygun olacaktır.

Kolesterol yüksekliği hastalığın oluşmasında ve ilerlemesinde rol olan diğer major risk faktörlerinden birisi olup hastalığın oluşmasının önlenmesi ve hastalığa yakalanmış kişilerde hastalığın ilerlemesinin durdurulması, en azından yavaşlatılması açısından çok önemlidir. Kolesterol aslında hücrelerimizin yapı taşlarından birisidir. Kandaki düzeyinin artması ile damar çeperlerine kolesterol partiküller yapışır. Bu yapışan kolesterolleri kandaki beyaz küreler mikrop yada yabancı madde olarak algılar ve onları tabiri caizse “yerler”. Sonucunda bu hücreler damar içinde duvarı oluşturan hücrelerin arasına sızarlar ve oraya yerleşirler. Kanda kolesterol ne kadar yüksekse bu hücreler o kadar fazla “şişerler” ve damar içini doldururlar. O halde yüksek kolesterolle ne kadar erken yaşta mücadele etmeye başlarsak o kadar zama kazanmış oluruz. Hedef “kötü kolesterol1 olarak adlandırılan LDL seviyesini 130 mg/dl’de tutmaktır. Tabii ki bu değer hastalık meydana gelmemiş ya da şeker hastalığı olamyan hastalar içindir. Bu hastalar için LDL nin kabul edilebilir üst sınırı son kılavuza göre 70 mg /dl dir. LDL değeri yüksek kişilerin öncelikle mutlaka diyet ve egzersizlerini yapmaları, 2 ay sonra bakılan kolesterol değerinde hedef değere ulaşılamaması durumunda doktorunuzun gerekli gördüğü ilaçları düzenli olarak kullanınız. İlaçlar kullanılırken başlandıktan 6 hafta sonra karaciğer ve kas enzimlerine bakılır sorun yok ise yılda bir defa bu kontrollere devam edilir. Nadiren karaciğer ve kas enzimlerinde yükselme ve kas ağrısı gelişmesi durmunda ya ilaç değiştirilir yada tamamen kesilir. Hastada kalıcı bozukluk bırakmaz.

Hareketsiz yaşam tarzı kişide kilo alımına sonucunda şeker ve yağ metabolizması bozukluğuna yol açan ve kişi kilo aldıkça da baş edilmesi giderek zorlaşan bir sorundur. Kişi hareket yani spor yapmadıkça metabolizması yavaşlar. Metabolizma yavaşlaması demek kişinin yediği gıdaları yakamaması demektir. Yani kişinin vücudu daha az kalori harcar. Ancak vücudun daha az kalori istediğini kişi hissedemez ve fazla miktarda gıda almaya devam eder. Sonucunda kilo sorunu baş gösterir. Vücut ağırlığı arttıkça insülin denilen ve kan şekerinin hücrelerin içine girmesini sağlayan hormon daha fazla üretilmesi gerekir. Dolaşımdaki fazla insülin damarlarda hasara yol açarak damar sertliğinin çok süratli bir şekilde ilerlemesine sebep olur. O halde gün içinde mümkün olduğunca araba asansör kullanmamalı ve bu şekilde yürüyüş fırsatları yaratmalıdır. Toplu taşım araçları kullanıyorsak iki durak erken inip eve yürüyüş mesafesi arttırılmalıdır.

Bütün bu temel risk faktörlerinin üzerimizde var olup olmadığının anlaşılabilmesi için 40 yaş öncesi en az 3-4 yılda bir, 40 yaş sonrası da yıllık genel kontrollerin (check up) yapılması önemlidir. Bu sadece koroner arter hastalığı için değil bir çok başka, özellikle de kanser olgularının erken safhada yakalanması için faydalı olacaktır.